25 Haziran 2013 Salı

Bu mu? Yoksa o mu?

Kararsızlık duygusundan nefret etmeyen biri var mıdır bilmiyorum. Bir yandan doğru olan ısrar ederken, diğer yandan istediğinizi çekersiniz içinize. İkisi de size yakındır aslında, fakat bir o kadar da uzaktadırlar. Ulaşılması güç... Çünkü herhangi bir fikriniz yoktur, bir şeyleri mahvetmekten korkuyorsunuzdur. İstediğinizden vazgeçemezsiniz, yalanlara daha fazla tahammül edemezsiniz bir o kadar da. Sonuçta converse rahattır ve iyi görünür, ancak ortopedik bir ayakkabı sizin için daha doğrudur. Aslında şuanda kimsenin ayak yapısının ileride bozulacağını sanmıyorum ama bazı durumlarda ileri yaşlardan ziyade yakın gelecek zaman önemli oluyor. Çoğu şey için geçerli olan bir durum.
Böyle yazılar yazarken hep ya güneşin hafiften gülümsemeye başladığı zamanları tercih ediyorum çünkü istemiyorum. Güneşi istemiyorum, rahatsız edici buluyorum. Kış olsaydı, minik bir esintinin arasından çiseleyen yağmur olsaydı çok daha çekici olmaz mıydı? Olmazdı derseniz orası sizin kararınızdır sonuçta bunlar zevk meseleleri.
İşte dediğim gibi, doğru olan güneş ama ben yağmuru istiyorum. İhtiyacım olan vitamini yanlış yerlere saptırıyorum. Eskide kalan bana bakacak olursak; doğruyu yanlışı düşünmeden istediğine yönelirdi. Bu açılardan eski beni özlüyorum. Çünkü bu işler ciddi anlamda çok karışık. Afedersiniz, çok ciddi anlamda afedersiniz ama bu karışıklığa düşünce bütün dünyayı elden geçiresim geliyor. “Bir girişimde bulunacaksanız, kararsızlık kapılarını kapatın.” demiş Nietzsche. Benimki artık nasıl bir kapıysa kapanamadı gitti. Yağlamanın zamanı geldi belki de ama iyice düşünmeden de bir yere varmak istemiyorum. Belki de bütün problem korkudur. Yanlış yapma korkusu.

Fazla uzatmak istemiyorum çünkü saat 05:20, ben November Rain dinlerken bir yandan da saat 9'da nasıl kalkacağımı hesaplamaya çalışıyorum. Özetle; yıkılması gereken kararsızlık duvarlarını kafamda uygunsuz pozisyonlara girişen fillerle bağdaştırıyorum. Filleri ayaklandırmayın. İyi sabahlar, bol kararlı günler sizinle olsun.

22 Haziran 2013 Cumartesi

Bir bakar mısınız?

Bir bakar mısınız? Gerçi sözüme nerden başlamalıyım bilememekteyim.. Aslında şundan bahsedecektim. Judas Priest! O bir idol o her şey demek. Angel benim ağlama şarkımdır. Neden bilmiyorum ama duygulanırım hep, her dinleyişimde. Müzisyenler insanların duygularıyla oynuyor ve bu durumu seviyorum. Ah mazoşist yanım benim. Ne diyordu sözlerde diye bir giriş yapacaktım ki sözleri bir sekmede açtım fakat buraya yazmaya üşendim.Kopyala yapıştır yapınca olmadı piç. Herkesin bir idolu vardır müzisyenler artistler vesaire vesaire.. Benim idolum de kendi içimde yaşadıklarımdır. Siz buna ne diyorsunuz ? Hah evet egoistlik. Egoistlik hayatta en nefret ettiğim şey olsa dahi bu egoistlikse ben egoistim. Şunu diyin kendinize ben bile kendimi sevmiyorken başkası nasıl sevsin?. Bu konu nerden açıldı amınakoyim. Küfür insanın en aciz ve bi okadarda içten olduğu çelişkili bir durumdur bence. Kendimi öylesine boşlukta hissettim ki son zamanlarda. Bir şey yazmak istiyorum ama kafam başka yerde. Her şey üst üst. Judas Priest dinledim nelere geldim. Bir arkadaş ise bu duruma ' O değilde biz öpüşmeden nasıl buralara geldik ' derdi. Şuan canım aşırı derecede patlıcan çekti. Halbuki zorunlu kalmadıkca da yemem. Ha diyceksiniz bize ne amınakoyim. Valla haklısın güzel kardeşim diycem. Allahına kroyum kabul. Şimdi biri arasa telefonumu. Ki asla olmaz ! Telefon açık olsa bile ' The person you have called not be reached at the... ' gibi bir mekanik sesli kadının kulak tacizine yol açtığını görürsünüz. Ne yazıkkı telefonum açık ve bozuk değil ama bakıyorum hayat bile yok sayıyor yaşamıyorum ben. Yaşamıyoruz. Ha bir de şöyle bir durum var niye depresifsin deseler 'Ulan ne bileyim değişiklik olsun dedim.' derim. Bir dakika. Bir ses geldi derinden. '' Oh! Angel take me far away ''. Gerçekten Angel nerdesin lan. Gel de bir çek beni kurtar amk. Yazıyı bile bitiremiyorum amınakoyim. Kafam öyle dağınık ki. Son bir şey söyliyim de şarkılarıma adıyım kendimi. Puding yaparken hep karıştırın onu sonra topak falan olmasın amk öyle tadı iğrenç oluyor.