Bugün dizi izlerken bir şeyler
farkettim. Bağlanmak hakkında. 4 günde 44 bölüm dizi izleyerek
kendi rekorumu kırdım. Ve hesaplarsak bu yaklaşık 22 film eder.
Soracak olursanız, diziyi tercih ederim. Çünkü seri şeklinde
olmayan filmler tek izleyiş, hemen hemen 2 saat, sürüyor. Ve ben o
karakterleri bir daha göremeyeceğim için üzülüyorum. Biliyorum,
filmi tekrar izleyebilirim. Ama anlatmak istediğim bu değil. O
karakterlerin hayatlarının devamını göremiyor olmak can sıkıcı
geliyor. Bunun nedeni ise afedersiniz, siktiğimin hayali
karakterlerine bile çabucak bağlanıyor olmam.
Merak etmeyin bütün bir yazı
bunlarla devam etmeyecek. Devam edecek konumuz yukarıda da
söylediğim gibi; bağlanmak... 8 harften oluşan basit bir kelime.
Tıpkı minik bir çocuğun küçük yaşta sahiplendiği oyuncağını
bırakamaması gibi. Hadi söyleyin, çekinmeden. Sizin hiç mi
olmadı küçükken yanınızdan ayırmadığınız asker
oyuncağınız, arabanız, bebeğiniz ya da her ne haltsa? Onu
kaybetme düşüncesi sizi hiç mi korkuya kaptırmadı? İşte bir
oyuncakla başlayan bağlanma duygusu zamanla yerini insanlara
bırakıyor. Öyle değil mi?
O kişi... Sizi yerden yere çarpıyor
yitirmek. İlla sevgili gibi düşünmeyin, bir arkadaş bile
olabilir. Eğer benim kadar aptalsanız (özgüvensizliğin dibine
vurduğum anlardan biri) tanıştığınız ve yakın gördüğünüz
her insan bile olabiliyor. Öyle bir şey ki; sizden uzaklaşınca,
aranızdaki mesafe sanki bir daha konuşamayacakmışsınız gibi
değişmeye başlayınca içinde bulunduğunuz beden sizi kapana
kıstırmış gibi oluyor. Virüsü yeni kapmış bir bilgisayar gibi
hafiften çöküyorsunuz. İşin garip tarafı ise; bunları yapanın
olanlardan haberdar olmaması. Bir yandan da söyleyemiyorsunuz,
işler daha kötü olur düşüncesi ile. Eliniz ayağınıza
dolaşıyor, en ufak bir adımda bile kendinizi yeri öperken
bulacaksınız misali. Ah Tanrım. Çıkmaz sokağın en karanlık
köşesinde etrafı görmeye çalışıyorsunuz gibi. Belki de
aynılarını siz başkasına yaşatıyorsunuz ve en ufak bir
bilginiz bile yoktur.
İçinizi kararttığımın
farkındayım. Çünkü yazarken benim bile içim karardı. İşte bu
yüzden dizileri seçiyorum. Onlar filmler gibi 2 saatin sonunda beni
bırakmıyor. Ta ki final bölmü yayınlanana kadar. Ne kadar geç,
o kadar iyi aslında. E sonuçta herkes, her şey bir gün sizi
bırakıp gitmiyor mu?