1 Temmuz 2013 Pazartesi

Sayılı Harfler, Sonsuz Anlamlar.

 Bugün dizi izlerken bir şeyler farkettim. Bağlanmak hakkında. 4 günde 44 bölüm dizi izleyerek kendi rekorumu kırdım. Ve hesaplarsak bu yaklaşık 22 film eder. Soracak olursanız, diziyi tercih ederim. Çünkü seri şeklinde olmayan filmler tek izleyiş, hemen hemen 2 saat, sürüyor. Ve ben o karakterleri bir daha göremeyeceğim için üzülüyorum. Biliyorum, filmi tekrar izleyebilirim. Ama anlatmak istediğim bu değil. O karakterlerin hayatlarının devamını göremiyor olmak can sıkıcı geliyor. Bunun nedeni ise afedersiniz, siktiğimin hayali karakterlerine bile çabucak bağlanıyor olmam.
Merak etmeyin bütün bir yazı bunlarla devam etmeyecek. Devam edecek konumuz yukarıda da söylediğim gibi; bağlanmak... 8 harften oluşan basit bir kelime. Tıpkı minik bir çocuğun küçük yaşta sahiplendiği oyuncağını bırakamaması gibi. Hadi söyleyin, çekinmeden. Sizin hiç mi olmadı küçükken yanınızdan ayırmadığınız asker oyuncağınız, arabanız, bebeğiniz ya da her ne haltsa? Onu kaybetme düşüncesi sizi hiç mi korkuya kaptırmadı? İşte bir oyuncakla başlayan bağlanma duygusu zamanla yerini insanlara bırakıyor. Öyle değil mi?
O kişi... Sizi yerden yere çarpıyor yitirmek. İlla sevgili gibi düşünmeyin, bir arkadaş bile olabilir. Eğer benim kadar aptalsanız (özgüvensizliğin dibine vurduğum anlardan biri) tanıştığınız ve yakın gördüğünüz her insan bile olabiliyor. Öyle bir şey ki; sizden uzaklaşınca, aranızdaki mesafe sanki bir daha konuşamayacakmışsınız gibi değişmeye başlayınca içinde bulunduğunuz beden sizi kapana kıstırmış gibi oluyor. Virüsü yeni kapmış bir bilgisayar gibi hafiften çöküyorsunuz. İşin garip tarafı ise; bunları yapanın olanlardan haberdar olmaması. Bir yandan da söyleyemiyorsunuz, işler daha kötü olur düşüncesi ile. Eliniz ayağınıza dolaşıyor, en ufak bir adımda bile kendinizi yeri öperken bulacaksınız misali. Ah Tanrım. Çıkmaz sokağın en karanlık köşesinde etrafı görmeye çalışıyorsunuz gibi. Belki de aynılarını siz başkasına yaşatıyorsunuz ve en ufak bir bilginiz bile yoktur.

İçinizi kararttığımın farkındayım. Çünkü yazarken benim bile içim karardı. İşte bu yüzden dizileri seçiyorum. Onlar filmler gibi 2 saatin sonunda beni bırakmıyor. Ta ki final bölmü yayınlanana kadar. Ne kadar geç, o kadar iyi aslında. E sonuçta herkes, her şey bir gün sizi bırakıp gitmiyor mu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder