8 Ocak 2017 Pazar

Salyangoz

Yazım tarihi : 02/03/2016

       Kendimi bir yere acelesi olan ufak bir salyangoz gibi hissediyorum. Bir yandan biri üstüme basacak korkusuyla kendimi yeryüzüne sadece yağmurlu bir günde çıkarmışım ve bir yere acele ediyorum gibi hissediyorum. Ama şartlar gereği oldukça yavaş ilerliyorum. Yanlış yöne saptığımda doğru yola dönmem çok zaman alıyormuş gibi ve bu sırada daha çok insan, daha çok canlı geçiyormuş gibi etrafımdan. Kabuğumu kıracak beni savunmasız bırakacak diye korkuyorum onlardan. Ama içimde de garip bir acele var, hırsı da cabası.
      Sürünüyorum yavaşça, arkamda sümüksü bir salgı bırakarak. Belki kabuğumu koparsalar ağırlığım kalkacak ve acele ettiğim o bilmediğim yere çok daha rahat hatta kayarak gideceğim. Ama yapamıyorum. Yağmurun dinmesine az kaldığını fark edince etraf kurumadan başladığım yere geri dönüyorum aheste aheste. Kendi inime... Orada korunaklı hissediyorum ama içimdeki o ses sürekli " Savunmasız kalacaksan da ona ulaşmalısın." diyor. O acele hissi geçmiyor, panik ve korku artıyor. Savunmasızlık korkusu. Biri seni tam tanırsa, benliğin ölür. Sadece ben bilmeliyim beni. Henüz keşfedememişken kabuğumun içinde olup bitenleri, biri bunu keşfetmemeli. 
      Yağmur diniyor. Geri dönmek istemiyorum. İnime kapanmak istemiyorum. Bu sefer hata yapmak istemiyorum. Ama bir yandansa içimdeki geveze "Daha ilerisi olmayacak, bokunu çıkarma." diyor. Kasmamalıyım yoksa şişeceğim ve kabuğumu kendim mahvedeceğim. Oluruna, akışına bırakıyorum ben de. Ne olacaksa olsun, var ise olsun. Yine üzüleceksem, daha ne kadar üzülmem gerekiyorsa varsın üzüleyim. Düşünmüyorum artık ve kaçmıyorum da. Rahatım. 
      Acelesi olan bir salyangozum ben. Yetişemeyeceğini bile bile asla pes etmeyenden... Neye acelesi olduğunu bilmese de onu bırakmadan arayan... Önemsiz, sümüklü salgılara sahip ve kendi halinde. Acelesi olan bir salyangoz olarak ölecek bir canlı...

Edit: Üzüldü.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder