Ve o karanlıkta bembeyaz bir oda
diledi kız. Sebepsizce yanaklarından sıcacık süzülen
gözyaşlarını gri kazağına silerken kim bilir kaçıncı kez
defolup gitmeyi diliyordu. Hakim olamadığı paranoyak düşünceleri
her gece kafasına bir bir akın ederken, hayal ettiği o bembeyaz
oda ona biraz olsun huzur veriyordu. Kendini hep kahverengi başlıklı,
çift kişilik bembeyaz örtülü yatakta gerinerek kalkıp, kitabını
yana usulca bırakıp ardından cibindirikten sıyrılarak ıssız
plaja bakan balkondan gelen esintiyi gözlerini kapatıp hissederken
hayal ediyordu. Sanki takılmış bir video gibi sürekli bunu hayal
ediyordu. Kitapları ve müziğiyle beraber, herkesten her şeyden
bir süreliğine bile olsa uzaklaştığını hayal ediyordu.
Gözyaşlarını silip gözünü açtığında yine karanlıktaydı
oysa. Sanki bir karadelikte süzülüyormuşçasına yere uzanıp
kapkara tavana boş boş bakıyordu. Düşünmekten kendini
alıkoyamıyordu. Sabah olduğunda yine muhteşem gülüşlerin saklı
olduğu maskesini suratına takacak ve binbir gereksiz insanın
tırıvırısını çekecekti. Evden çıkmak istiyordu, dışarıya...
Ama hayal ettiği dışarı, her gün kendini iteleyerek çıktığı
bu dışarı değildi. Değişiklik istiyordu, yeni bir kentin yeni
havasını solumak istiyordu. Herhangi farklılık olabilirdi.
Bunalmak onun rutin aktivitesi haline gelmişti. Bir tek bunalmaktan
bunalmamıştı herhalde. Oysa ki neden bu kadar bunaldığını bile
çözebilmiş değildi. Her yerde rahatsız hissetmekti belki de onu
böyle yapan. Hiç değilse kurabildiği hayallerdi onu biraz da olsa
mutlu eden. Gözünü kapattığında kısa bir süreliğine de olsa
gittiği o bambaşka dünya yüzünü gülümsetemese de içini
ısıtıyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder